Kuranda Peygamberler ve Peygamberimiz
Kategori
Stok Kodu
9789944790352
Yazar
Aifif A. Tabbara
Tercüme
ALi Rıza Temel
Yayın dili
Türkçe
Kitap ölçüsü
17*24
Kitap cilti
Sert kapak sıvama
Kağıt ve Renk
2,hm kitap kağıdı
Sayfa sayısı
600
Basım tarihi
2018
Barkod
9789944790352
Stok Durumu
Yok
%45
152,78 TL
84,03 TL
TAKDİM
Peygamberler, hak yolunun kılavuzlarıdır. Onlara tâbi olanlar, dünya ve âhiret saadetine ermişler, âsi olanlar ise şeytanların peşinde ebedî felâkete sürüklenmişlerdir.
Şer cephesinin elebaşıları olan Nemrutlar, Firavunlar ve benzerleri, insanlığı, karanlıklara, yanıp sönen arzuların, ihtirasların kölesi olmaya çağırırlarken, fazilet cephesinin önderleri peygamberler de aydınlıklara ve gerçek bir hayata dâvet etmişlerdir. Birinciler miras olarak; inkâr, kölelik, düşmanlık ve cehalet, İkinciler ise; îman, şahsiyet, sevgi ve merhamet bırakmışlardır.
Hayatlarını insanların hidayet ve saâdetine adayan peygamberler, sevilip sayılmaya en lâyık kimselerdir. Yaptıkları mücadelelerde hiçbir maddî menfaat gözetmeyen, sevgi, merhamet ve fedakârlık timsali olan peygamberler, beşeriyyetin mânevî önderleri olarak daima gönüllerde müstesna bir yer işgal edeceklerdir. Gösteriş ve debdebeden uzak olarak çalışmış, almak için değil, vermek için; yaşamak için değil, yaşatmak için gelmiş olan bu mübarek insanlar bizim mânâ âlemimizin nur kaynaklarıdır. Yolumuz onlarla aydınlanıyor, yönümüz onlarla tayin ediliyor.
Hak ve bâtılın kervanı dün olduğu gibi bugün de mücâdelelerle dolu olarak yoluna devam ettiğine göre hak yolunun yolcuları olarak bu yolun kılavuzlarını ve özellikle de son kılavuz olan Hz. Muhammed (s.a.v)'i tanımak zorundayız.
Başarımız, onları iyi tanıyıp onlara iyi tâbi olmaya bağlıdır.
Kurân-ı Kerîm, onların hayat ve mücâdelelerini anlatan âyetlerle doludur. Onların hayatları, devrini tamamlamış kuru bir mâzi veya mücerred bir hâtıra değildir. Bilâkis, hâlâ yaşanan bir hayat ve içiçe olduğumuz bir vâkıadır. Zaman bütündür. İnsan, hâtıralarıyla mâzi, yaşayışıyla hâl
Peygamberler, hak yolunun kılavuzlarıdır. Onlara tâbi olanlar, dünya ve âhiret saadetine ermişler, âsi olanlar ise şeytanların peşinde ebedî felâkete sürüklenmişlerdir.
Şer cephesinin elebaşıları olan Nemrutlar, Firavunlar ve benzerleri, insanlığı, karanlıklara, yanıp sönen arzuların, ihtirasların kölesi olmaya çağırırlarken, fazilet cephesinin önderleri peygamberler de aydınlıklara ve gerçek bir hayata dâvet etmişlerdir. Birinciler miras olarak; inkâr, kölelik, düşmanlık ve cehalet, İkinciler ise; îman, şahsiyet, sevgi ve merhamet bırakmışlardır.
Hayatlarını insanların hidayet ve saâdetine adayan peygamberler, sevilip sayılmaya en lâyık kimselerdir. Yaptıkları mücadelelerde hiçbir maddî menfaat gözetmeyen, sevgi, merhamet ve fedakârlık timsali olan peygamberler, beşeriyyetin mânevî önderleri olarak daima gönüllerde müstesna bir yer işgal edeceklerdir. Gösteriş ve debdebeden uzak olarak çalışmış, almak için değil, vermek için; yaşamak için değil, yaşatmak için gelmiş olan bu mübarek insanlar bizim mânâ âlemimizin nur kaynaklarıdır. Yolumuz onlarla aydınlanıyor, yönümüz onlarla tayin ediliyor.
Hak ve bâtılın kervanı dün olduğu gibi bugün de mücâdelelerle dolu olarak yoluna devam ettiğine göre hak yolunun yolcuları olarak bu yolun kılavuzlarını ve özellikle de son kılavuz olan Hz. Muhammed (s.a.v)'i tanımak zorundayız.
Başarımız, onları iyi tanıyıp onlara iyi tâbi olmaya bağlıdır.
Kurân-ı Kerîm, onların hayat ve mücâdelelerini anlatan âyetlerle doludur. Onların hayatları, devrini tamamlamış kuru bir mâzi veya mücerred bir hâtıra değildir. Bilâkis, hâlâ yaşanan bir hayat ve içiçe olduğumuz bir vâkıadır. Zaman bütündür. İnsan, hâtıralarıyla mâzi, yaşayışıyla hâl
ve ümitleriyle de istikbâldir. Bu bütün olan hayatın, ibret verici ve mücadelemize güç katıcı bütün unsurlarından faydalanmamız gerekir. Bu itibarla onların hayat ve mücadelelerini hayatımıza aktarmak ve onlardan kuvvet almak zorundayız. Kuran'ın onlardan bahsedişi sırf tarih ve sohbet zevkimizi tatmin için değildir.
İşte bu anlayışla bu kitabın müellifi peygamberlerin hayatını kaleme almış, onların kıssalarını günümüzün yaşanan vâkıaları hâlinde bize sunmuş, kısaca onlarla bizi bütünleştirmiştir.
Gerçi bu konuda birçok kitaplar yazılmıştır. Fakat bu kitabın kendine mahsus birtakım özellikleri vardır. Ana hatlarıyla bunları şöylece sıralayabiliriz:
a — Müellif, mesnetsiz ve hayal mahsulü haberlere asla itibar etmemiş, konulan incelerken Kur'ân-ı Kerim'i ve diğer sahih kaynakları esas almıştır.
b — Okuyucu yönünden sadece âlimleri göz önünde bulundurmamış, oldukça mâkul ve orijinal bir üslûpla her sınıf okuyucuya hitab edebilmiştir.
c — Peygamberlerin kıssalarını arzederken, Kur'ân-ı Kerîm'in mû'cize olduğuna her vesile ile işaret etmiş, Kurân'ın haber verdiği olayları, arkeolojik araştırmaların neticeleri ve modern ilmin yeni buluşlarıyla da karşılaştırarak İslâmiyetin gerçeklere dayanan bir din olduğunu göstermiştir.
d — Müellif, tarihî hâdiseleri sadece aktarmakla yetinmemiş, bilâkis günümüzün İktisadî, sosyal ve ahlâkî problemlerine bu hâdiseler açısından yaklaşmış ve tarihî olaylardan çıkardığı ders ve ibretlerle bu problemlerin çözümüne ışık tutmuştur. Zaten Kur'ân-ı Kerîm'in de bu kıssalardan maksadı, okuyucuların bunlardan ders ve ibret almasıdır.
e — Kitapta Hz. Muhammed (s.a.v)'in hayatı, Kur'ân-ı Kerîm açısından ele alınmış, konular can alıcı noktalara temas edilerek işlenmiş ve okuyucuya Hz. Peygamber ve İslâmiyet hakkında tatmin edici bilgiler sunulmuştur.
Eserin meydana gelmesinde tüm emeği geçenlere ve okuyucularına yüce Mevlâ'dan ecir ve rahmet dilerim.