İbn Teymiyye Tefsiri 1/10
Tefsirin Derlenmesindeki Yöntem
Şeyhu’l-İslâm’ın özel olarak tefsire dair yazıp önceden basılmış olan açıklamaları, dört cilt kadardır. Geri kalan açıklamaları ise bizim onun diğer eserlerinden çıkardığımız açıklamaları olup, bu da tarafımızdan yedi cilt olarak çıkartılmış bulunmaktadır. Böylelikle bu, Şeyhu’l-İslâm İbn Teymiyye’nin derlenmiş tefsirinin tamamını oluşturmaktadır.
Bu derleme, ilk olarak Bağdat’ta 1412/1991 yılında Irak’ın kuşatılmasıile birlikte başlamıştı.
Ben de Beşir b. Cevat el-Kaysî ile İmad b. Muhammed el-Bağdadî adındaki kardeşlerimle, bu işin listesini çıkarma işlemine başlamak üzere ittifak ettim.
Yapılacak ilk iş, İbn Teymiyye’nin tekrara kaçmadan bütün eserlerini tespit etmekten ibaretti.
Kardeşlerim işe başlayıp Mecmu’u’l-Fetâvâ’dan ve diğer eserlerden derlemeye giriştiler. Tefsire dair bütün bölümleri yazıyorlardı. Bu derlemenin planı da; bir kardeşimiz, İbn Teymiyye’nin telifi olan bütün eserleri tetkik edecek ve tefsir ile alakalı paragraflarıişaretleyecekti. Sonra, diğer kardeşimiz aynı işlemi aynıkitapta yapacak, arkasından iş bana gelecekti. Ben, her ikisinin ortaklaşa tespit ettiklerine, farklıkanaat belirttiklerine ve gözlerinden kaçanlara bakacak, sonra da ulaştığımız sonucu birlikte tartışacaktık. Karşımıza çıkan problemler, Şeyhu’l-İslâm İbn Teymiyye’nin sözlerinden olup hakkında görüş ayrılığı olan kesimler ile bazı geniş açıklamalardan ayrı olarak, kuşatma altında geçim şartları oldukça kötüleşti. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in güvenlik şartları da kötüleşti. Bu da 1414 h. yılında Ürdün’den çıkmaya bizi mecbur etti.
1415 h. yılında Umreyi eda ettiğim esnada, Şeyhu’l-İslâm’ın tefsiri konusunu Dar-u İbni’l-Cevzi’nin sahibi faziletli kardeşim Ebu Fevvaz Sad es-Sumeyl’e açtım. O da konuyu benimsedi; arkasından biz de bu işe yeniden başladık.
Yapılacak taramanın hatadan uzak, sağlıklı ve kapsamlı olmasını sağlamak maksadıyla Şeyhu’l-İslâm’a ait her bir cilt üçümüz tarafından gözden geçiriliyordu.
Sekiz aylık ya da bir yıllık bir süre içerisinde iş tamamlandıktan sonra, 110 ciltten fazla eserin ve küçük bir risalenin taramasıtamamlandı. Ayrıca İbn Receb’in bütün eserleri, İbn Kayyım, İbn Kesir, el-Kasımî ve Şeyhu’l-İslâm’ın biyografisini yazmış diğer eserler de tarandı.
Derleme işleminin sona ermesinden sonra, kitabı, Kur’ân-ı Kerim’in sûrelerine uygun olarak sıralamaya koyulduk. Sonra tek başıma kitabın tahkik işini yaptım. 1416 h. yılı sonunda kitap, sayfa düzeni verilmek üzere takdim edildi. Pek çok problem ortaya çıktı. Bunlar da kitabı - fihristler dışında- 11 cilt halinde çıkarılması maksadıyla pek kısa sayılmayan bir süre geciktirdi.
Daha sonra Dar-u İbni’l-Cevzi sahibi değerli kardeşimiz Sad es-Sümeyl, kitabın Beyrut’ta yeniden düzenlenmesini uygun gördü. Böylelikle kitap yeniden dizildi. Tashih ve fihrist çalışmaları yeniden yapıldı. 1416-1424 yılları arasında ise Şeyhu’l-İslâm’ın tahkikli yeni birtakım eserleri daha ortaya çıktı. Onlarınışığında tefsire de yeni şeyler ilave edildi. Buna göre böyle bir gecikme çok hayırlı olmuştu. "Hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah, pek çok hayır takdir etmiş olabilir.” (Nisa, 19)
Eserin Derlenmesi, Düzenlenmesi ve Tahkikinde İzlenen Yol
Şeyhu’l-İslâm’ın sözlerini ve Kur’ân âyetlerinin tefsiri hakkında açıklamalarını bilen ilim ehli kişiler için, bu açıklamalarının üç türlü olduğunu bilmeyen yoktur:
• Sözlerinin bir kısmı kesinlikle tefsirdir. Bunda bir görüş ayrılığı yoktur. Zannederim, bu türden hiçbir şeyi dışarıda bırakmadım. Bu türden açıklamalarını herhangi bir eksiklik sözkonusu olmamak üzere tamamen ilgili yere yerleştirdim.
• Bir kısmı, tefsir değil, tanık olarak gösterilen açıklamalardır. Yahut da sadece âyet-i kerimeyi delil göstermekten ibarettir. Bunun tefsir olmadığı hususunda da görüş ayrılığı yoktur.
• Bir kısmı ise bir istidrat (ek açıklama) ve âyetin yahut sûrenin anlamı hakkında geniş çerçeveli bir ifadedir. Bu da bir bakıma tefsirle ilgilidir. Fakat doğrudan tefsirle alakalı değildir. Bu husus, ictihadi bir meseledir. İlim ehli ve ilim tahsil edenler, bu hususta benden farklı kanaat sahibi olabilirler.
• Aynışekilde şunu da eklemek istiyorum: Eğer Şeyhu’l-İslâm, tefsir mahiyetindeki bir rivâyeti ya da bir sözü nakletmiş ise bundan dolayı bu nakil bizim tefsirimize girmiştir.
• Yine burada tam olarak koymuşolduğum uzunca bir tek hususa dikkat çekmek istiyorum. Bu da, Rûm Sûresi 30. âyetle ilgili olarak yüce Allah’ın: "Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtratına dosdoğru çevir.” (Rûm, 30) buyruğudur. Şeyhu’l-İslâm, bu âyetin manasına dair açıklamalar yazmış ve burada, konuyu enine boyuna dile getirmiştir. Çok sayıda görüşleri kaydetmiş ve tefsirin sınırlarının dışına çıkmıştır. Arkasından tekrar âyet-i kerime ile ilgili açıklamalarına devam etmiştir. Bunları, ilgili yerine koymakta tereddüt ettim. Sonra eksiksiz olarak koymayıuygun gördüm ve bu da yetmişsayfadan fazla bir yer tutmaktadır.
Tefsirin tertibine gelince; bu sıralama, Kur’ân sûrelerine uygundur. Tefsirin paragraflarıda bir ya da birkaç âyet esasıile ayrılmıştır. Aşağıda görüldüğü gibi:
• Âyetin ya da sûrenin faziletleri
• Nüzul sebebi
• Âyetin toplu olarak tefsiri ya da adlandırıldığışekliyle e sûrenin yahut bir grup âyetin konulu tefsiri ile ilgili açıklamalar
• Kur’ân’ın, Kur’ân ile tefsirine dair söylenenler
• Kur’ân’ın, hadislerle yahut sahih olsun ya da sahih dışında olsun Ashab ve Tabiin’den gelen rivâyetler ile tefsiri
• Ashabın, Tabiin’in yahut da Tabiin’in Tabiileri’nin sözleri ile yapılmış rivâyet tefsiri
• Lügavî tefsir
• İstinbat ve İstidrat (geniş açıklamalar ya da yeni açılan) yahut bunun dışındaki açıklamalar
• Yapılmış yanlış tefsirler ile Şeyhu’l-İslâm’ın bunları reddetmesi
Bazıhallerde ise bu sıralamada takdim ve tehir yapmak zorunda kalmışolabiliriz.
• Sonra da Şeyhu’l-İslâm’ın tefsir olarak yazdıkları kaydedilmiştir.
Kitabın Tahkikinde İzlediğimiz Yol
Kitabın tahkikinde izlediğimiz yol, iki noktada toplanır:
Birinci Nokta: Nassın Tahkiki
Şeyhu’l-İslâm’ın sözü olarak derlenmiş bütün metinler, benim tarafımdan okunmuştur. Bundan maksat ise matbu nüshada herhangi bir hata ya da bir tahrif yapılıp yapılmadığını tespit etmektir. Kaynakları ve başvuru eserlerini ya da tahkikli baskıları kullanmak sûretiyle de yapabildiğim kadarının tashihini yaptım.
İkinci Nokta: Metinde Yer Alan İfadelerin Tahkiki
a) Metinde yer alan bütün hadisleri tahkik ettim. Bunu da bütün hadislerin kaynaklarını göstermek, sonra da sıhhat ya da zayıf oluşlarına dair aşağıdaki yolu izleyerek hüküm vererek yaptım.
1) Sahihayn (Buhârî ve Müslim)’de ya da onlardan herhangi birisinde ise bu kaynakların güvenilirliği dolayısıyla orada yer aldığınısöylemeyi yeterli buldum.
2) Sahihayn’ın dışındaki hadislerin; önce Kütüb-i Sitte’deki yerlerini, sonra İmam Ahmed’de, sonra da Mucemler, Mûsânnefler, Müsnedler ve daha başka kitaplardaki yerlerini gösterdim. Bununla birlikte, eski ve yeni hadis alimlerinin kılavuzluğunda hadislere dair hüküm de verdim.
3) Metinde varit olmuşbütün eserlerin (Ashab ve Tabiin’den gelen rivâyetlerin) kaynaklarını gösterdim. Onların bir kısmı hakkında hüküm verdim. Özellikle de tefsir ile alakalırivâyetlere itina gösterdim; Ashab-ıKiram’dan, Tabiin’den ve onlardan sonra gelenlerden rivâyetle tefsir gibi. Eğer bunları, rivâyet yoluyla tefsir ile ilgilenen kaynaklarda bulduysam -Tâberî, Abdurrezzak’ın tefsiri, İbn Ebu Hakim’in tefsiri gibi-, onu naklettim. Eğer buna imkân olmadıysa onu, Suyuti’nin ed-Durru’l-Mensûr adlıeserinden aldım. Buna da imkânım olmadıysa onu, Selef’ten, nadir birtakım hususları nakletmiş kitaplardaki yerlerini gösterdim. İbnu’l-Cevzî’nin Zadu’r-Mesir adlıeseri, Kurtubî, Maverdî, el-Vahidî, el-Beğavî,İbn Hud, es-Sebanî, es-Semerkandî ve daha başka tefsirler gibi.
4) Şiirlerin kime ait olduklarını belirttim.
5) Okuyucular tarafından pek bilinmediğinden ötürü, hakkında biyografik bilgi verilmeyi hak ettiğini düşündüğüm kimselere dair biyografik bilgiler verdim.
6) Az sayıdaki bazı yerlerle ilgili notlar düştüm.
İşte bu pek büyük eserin ortaya çıkarılması uğrunda gösterdiğim çabaların özeti, budur. Bu çalışmalarımı, ülkem Irak’a yapılmışzalimce kuşatmanın arkasından, Amerikalıların vatanımı işgali, ülkede bid’at ehlinin üstünlük sağlayarak Irak’taki ehli sünnet kardeşlerimizi öldürmek, işkence yapmak, göçe zorlamak gibi ancak Allah’ın bildiği birçok acıları tattırdıklarıbir zamanda yaptım. Bunların neticesinde ise Irak’ta yeniden Safeviler Dönemi geri döndü. Ben de hala ailemden ve sevdiklerimden uzak Ürdün’de gurbette bulunuyorum. Eğer bir kusur varsa -ki kesinlikle vardır- bu, zaten bizim vasfımızdır ve şeytandandır. Elde ettiğim başarı ise yalnızca Allah’tandır. Bu hususta ebediyyen benim bir üstünlüğüm, bir faziletim yoktur. Aksine lütuf sahibi sadece O’dur. Böyle bir işe beni seçtiği, böyle bir işle beni şereflendirdiği ve bana ikramda bulunduğu için şükrediyorum. Iraklı kardeşlerimle beni destekleyip bana lütufta bulunan O’dur. Niyetimizi hâlis kılacak, maksadımızı gerçekleştirecek yüce Allah’tır. Allahu Teâlâ, Nebimize, onun aile halkına, ashabına salat ve selâm eylesin. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Ebu Muâz İyad b. Abdullatif b. İbrahim el-Kaysî